- koymamak
- v. (neg. form of koymak) put, place, set, plant, lay, position, rest, stick, closure, dot smb. one, lay down, lay on, park, put down, set down, sting
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
yapmadığını bırakmamak (veya koymamak) — bütün kötülükleri yapmak Şakir Efendi ye garaz olmuşlardı. Ona yapmadıklarını bırakmadılar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
demediğini bırakmamak (veya koymamak) — birisi için kırıcı, ağır, ileri geri konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
insanda akıl bırakmamak (veya koymamak) — düşünceleri karmakarışık yapmak, kararsızlığa yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanına bırakmamak (veya koymamak) — cezasız bırakmamak, öç almak Böylece yaptıklarını yanlarına bırakmamış olacağım, insanlar neden öldürüldüğümüzü anlayacaklar. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere göğe koymamak — nasıl ağırlayacağını, nasıl memnun edeceğini bilmemek, çok önem vermek Bunun için Necla ile Ayşe onu yere göğe koymuyor enişte diye pervane gibi etrafında dönüyorlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına bir şey (veya çöp veya lokma) koymamak — hiçbir şey yememek Ali Usta bu nefis kuzudan değil, öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koymadı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak — yapabileceği bütün kötülükleri yapmak Düşüncesini en iyi biçimde anlatabilmek için elinden geleni ardına koymamıştır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kül ufak etmek — ismini cismini koymamak, mahvetmek … Beypazari ağzindan sözcükler